Epigenetik beslenme ile genler kader değil!
Hiç düşündünüz mü, hayatımızı gerçekten de genlerimiz mi domine ediyor? Buna inandırıldık, genlerimizin kaderini taşıdık ve ona göre şekillendik, form kazandık ya da potansiyelimize limitler koyduk. Ama ya peki, bazı yollar genlerimizi susturmanın ipuçlarıyla çevriliyse?
Üstelik oldukça bilimsel, oldukça kolay! Ama önce genin ne olduğuna ve hatta ne olmadığına bakalım. Kalıtımın en basit fiziksel ve fonksiyonel birimi gen ifadesini tanımlar. Genlerdeki proteinler ise organizmanın nasıl davranacağı, neye benzeyeceği, hangi hastalıklara karşı riski olduğunu gibi farklı bilgileri içerir. Bu bilgiler, nesilden nesile aktarılır veya zaman içinde dönüşüme uğrar.
Bazen de çevresel faktörlerden dolayı DNA metilasyonu üzerinde birtakım değişiklikler oluşur. Bunun sonucu olarak da epigenetik modifikasyonlar meydana gelir. Bir genin aktivasyonunda ya da sessizleşmesinde rol alan epigenetik nedir, epigenetik beslenme ile bazı genleri susturmak mümkün müdür, sorularının cevabı bu blog yazısında!
Epigenetik nedir, ne değildir?
Sarı saç, büyük veya küçük ayaklar, sanatsal yetenekler veya belirli sağlık sorunlarına yatkınlık gibi birçok değişken genlerimizin haritasını oluşturuyor. Genlerimiz, düşündüğümüzden çok daha fazla etkileyebilir. Ancak saç ve göz rengi gibi dış niteliklerin aksine hayatımızın biyolojik planını kısmen kendimiz yazabiliriz.
Bu durum genç araştırma alanı olan epigenetik tarafından gösteriliyor. 2000’li yılların başından itibaren yapılan araştırmalar, genlerimizin değişmez olduğu ve onların insafına kaldığımız eski paradigmasını tersine çevirdi. Aynı zamanda genetik olarak tek yumurta ikizlerinden sadece birinin neden yüksek kan şekeri seviyeleri veya kardiyovasküler problemler geliştirdiğine dair açıklamalar da sunuyor.
Epigenetik terimi ise “genetik” ve Yunancadan gelen ve “açık” anlamına gelen “epi” teriminden oluşuyor. Çevresel etkilerin genlerimizi nasıl etkilediğiyle ilgili olan bu alan, yediklerimizin DNA ifadesi üzerindeki etkileri ifade ediyor. Bunlara kirleticiler, ne kadar hareket ettiğimiz, kriz geçirip geçirmediğimiz gibi faktörler de dahil!
Peki, epigenetik beslenme bize neyi gösteriyor? Aslında epigenetik beslenme ile bize tam olarak şunu söylüyor; “Genetik materyalimizi tamamen yeniden yazamayacağımız doğru ancak olumsuz genlerin etkinleştirilmemesini, “kapatılmasını” ve uygun genlerin etkinleştirilmesini sağlamak mümkün.”
Epigenetik ve beslenme: Genleri nasıl açıp kapatabiliriz?
Hücrelerimizin her biri tamamen aynı genetik materyali içerir. Biri deri hücresi, diğeri karaciğer hücresi veya kalp hücresi olabilir. Hücrenin görevine bağlı olarak belirli genler etkinleştirilir. Hücrelerimizin her birinin içerdiği 22.000 genden sadece birkaç yüz tanesi gerçekten açılır.
Biyokimyasal düzeyde bu durum, kendilerini genlere bağlayan ve onları aktive eden metil veya asetil gruplar gibi moleküller aracılığıyla gerçekleşir. Her gün vücudumuzda bu süreçlerin milyonlarcası gerçekleşir. Temel epigenetik bilgisi ile de doğru genlerin açılıp bazı genlerin sesini kısmak hiç de uzak bir ihtimal değildir.
Epigenetik beslenme: Besinler açısından zengin, doğal ve renkli
Epigenetik mekanizmanın en önemli parçalarından biri olan DNA metilasyonuyla yediklerimizin genlerimiz üzerindeki etkisini görebiliyoruz. Ancak yediklerimiz hücrelerimizdeki genleri nasıl etkileyebilir? Şöyle ki, genleri aktive eden metil grupları gıdalarımızdan gelir. Bu nedenle vitamin açısından zengin bir sebze tavası, bir sosisli sandviçten farklı genleri açar veya kapatır.
Hayvanlar aleminden bir ise epigenetik değişikliklerin ne kadar kapsamlı etkileri olabileceğini gösteriyor. Sadece arı sütü ile beslenen bir arı kraliçe olur. Normal polen yemi ile işçi arı olarak kalır. Özellikle besleyici gıda, kraliçenin diğer arılardan daha fazla büyümesini ve üremesini sağlar.
Bazı besinler ve genetik materyalimiz arasındaki bağlantı, bugün bildiğimiz gibi insanlarda da belirgindir. Örneğin, kendilerini farklı besleyen tek yumurta ikizleriyle. Bir ikiz birkaç hafta boyunca doymuş yağ yerse, iltihaplanmayı destekleyen ve kolesterol seviyelerini yükselten genleri harekete geçirir.
Tabağa renk katın
Öte yandan, epigenom araştırmacıları artık besin açısından zengin bir diyetin gen regülasyonu için faydalı olduğunu biliyorlar. Örneğin “Girit” diyeti avantajlı kabul ediliyor. Bol miktarda taze sebze ve meyve, orta derecede tahıl, baklagiller, balık ve bitkisel yağlar. İkincil bitki maddeleri de özel bir rol onuyor. Epigenomik araştırmacılar, diyetiniz ne kadar renkli olursa o kadar iyi olduğunu söylüyor.
Bazı gıdalar, doğrudan epigenoma bağlanan “metil donörleri” olarak kabul edilir. Araştırmacılara göre bunlar, birçok polifenol ve sülforafan sağlayan brokoli ve yeşil çaydan başkası değil!
Şekere ve zararlı maddelere dikkat edin
Genetik materyalimiz neyi pek sevmiyor? Genetik bir bakış açısına göre şeker, inflamatuar genleri aktive ettiği için elverişsizdir. Aynı derecede olumsuz olan diğer faktörler ise kirleticiler ve toksinler. Bu nedenle mümkün olduğunca daha az kontamine olan doğal gıdalara güvenin.
Öte yandan çevresel kirleticilerin etkisi de yadsınamayacak derecede çoktur. Çünkü içme şişelerinde, gıda ambalajlarında ve konserve gıdalarda bulunan Bisfenol A ve ftalatlar gen metilasyonunu engelliyor. Hayvanların bu maddelere maruz kaldıklarında şişman ve hasta oldukları gözlemleniyor. Bu yüzden mümkün olduğunca plastik ambalajlardan kaçının.
Genetik koda ek olarak, epigenetik kalıtsal bilgiler de bir sonraki nesle aktarılır. Daha anne karnındayken folik asit, doğmamış bebeğin hücre bölünmesini ve genetiğini etkiler ve sırtın açılmasını önleyebilir. 1944-45 kıtlık kışından elde edilen veriler, o sırada hamile olan kadınların erken yaşta metabolik veya kalp problemleri geliştiren bebekler doğurduğunu göstermiştir.
Sonuç: Epigenetik beslenme harika bir fırsat sunuyor
Genel olarak epigenetik beslenme, beslenme biliminin halihazırda önerdiği ilkelere büyük ölçüde karşılık geliyor; daha fazla meyve ve sebze, daha az işlenmiş ürün gibi… Bu noktada epigenetik beslenme için eski ya da zaten var olan bir durumun yeni tanımı diyebilir miyiz? Hayır! Çünkü epigenetik düzenlemelerde belirli yiyecek ve yemekleri tercih etmenin neden daha uygun olduğuna dair çok daha fazla öğreti ve bilgi vardır.
Epigenetik araştırmalar henüz emekleme aşamasında. Hangi besinlerin hangi şekilde çalıştığını kesin olarak bulmak hala gerekli. Ancak genlerimizin en azından bir kısmının kader olmadığını biliyoruz. Unutmamamız gerekense şu; epigenomumuz dinamik ve değişkendir. En önemlisi de doğru farkındalıkla diyetimizi ve yaşam tarzımızı mümkün olan en iyi şekilde şekillendirmeye yardımcı olabiliriz.