- 1 Kış yorgunluğunu geride bırakmak mümkün mü?
- 1.1 Doğru önlemleri almak çok önemli
- 1.2 Kış aylarında daha mı çok yoruluyoruz?
- 1.3 Peki, kış yorgunluğu kader mi?
- 1.4 Değişken havalara meydan vermeyin!
- 1.5 Sessiz inflamasyon, yorgunluk sebebi olabilir
- 1.6 Bunu önlemek mümkün mü?
- 1.7 Yetersiz beslenme de yorgunluğun arkasındaki gizli sebep olabilir
- 1.8 “Karaciğer ağrısı” ve yorgunluk
- 1.9 Mitokondride bozulmuş enerji üretimi, kronik yorgunluğu tetikleyebilir
- 1.10 Çok az su tüketmek bizi zayıf hissettirir
- 1.11 Yeterince uykuya rağmen sürekli yorgun olmak
- 1.12 Yorgunluk için bir tetikleyici; egzersiz eksikliği
Kış yorgunluğunu geride bırakmak mümkün mü?
Şu anda kendinizi yorgun ve halsiz mi hissediyorsunuz? Cevabınız evetse muhtemelen yalnız değilsiniz çünkü yaz tutkunları başta olmak üzere birçok kişi kış mevsiminde kendini böyle hissediyor. Bu durumu tersine çevirmekse sanıldığı kadar zor değil!
Bunun için yapmanız gereken kış mevsimi karşısında enerji rezervlerinizi doldurmak! Kış aylarının keyfini sonuna kadar çıkarmak için vücudumuzla birlikte her gün hangi enerji kaynaklarını kullanabileceğimizi öğrenebilir ve hayatımıza uygulayabiliriz. İşte kış yorgunluğuna iyi gelen ipuçları…
Doğru önlemleri almak çok önemli
Yorgunluk vücudumuz için anlamlıdır. Çünkü yorgunluk bize bir şeylerin ters gittiğini söyleyen bir uyarı sinyalidir. “Çok yorgunum” cümlesi, en yaygın şikayetlerden biri olsa da çoğu zaman yanlış anlaşılmaktadır. Örneğin kötü uyku, yorgun olmanın arkasındaki pek çok nedenden sadece biridir. Çoğu zaman bitkinlik ne yazık ki, basitçe kabul edilir ve norm haline gelir. Oysa kanıksadığımız yorgunluk bazen bir şeylerin ters gittiği anlamına gelebilir. Bu yüzden yorgun olduğunda kendinize daha yakından bakmak ve vücudunuzu dinlendirmek için en iyi yöntemdir.
Kış aylarında daha mı çok yoruluyoruz?
Özellikle sonbahar ve kış aylarında, pek çok kişi kendini özellikle halsiz hissediyor ve sürekli yorgunluk yaşıyor. Yeterince uyuduktan sonra bile genellikle kendilerini yorgun hisseden kişilerin bu yorgunlukları gün boyunca devam ediyor. Bu öznel bir duygudan başka bir şey değildir. Çalışmalar gösteriyor ki, günlerin kısalmasının bir sonucu olarak hormonal dengesizlik ruh halini etkiliyor. Sabah kalktığımızda hava hala karanlık ve hava genellikle bulutlu olduğu için uyku hormonumuz olan melatonin fazlalığı ve melatonin eksikliği meydana geliyor. İyi olma hissi ve iyi bir ruh hali sağlayan serotonin ise daha az salgılanıyor.
Peki, kış yorgunluğu kader mi?
Asla değil! Kış yorgunluğuna meydan okuyacak birçok yöntem var. Örneğin, doğaya çıkın. Gözümüzden olabildiğince çok (güneş) ışığı alması önemlidir. Çünkü doğadan alacağınız sinyal vücut için şu anlama gelir; melatonin üretimini durdurun. Bulutlu bir günde bile, dışarıdaki parlaklık odalarımıza göre kat kat fazladır. Dolayısıyla havanın bulutlu olup olmadığına bakmaksınız kendini doğaya bırakın. Doğada bir yürüyüş dolaşımı hızlandırır ve daha soğuk olan hava ruhu tazeler ve sizi uyandırır.
Değişken havalara meydan vermeyin!
Işık eksikliği sağlığımızı ve hormonal dengemizi etkiler, ancak kışın enerji eksikliğimizin tek nedeni bu değildir. Değişken hava aynı zamanda vücut için strese neden olur çünkü vücut sürekli uyum sağlamak zorundadır. Bu durum ise çok fazla enerji sarfiyatına yol açar. Birkaç haftalık karanlıktan sonra, cilt artık D vitamini üretmediği için D vitamini depolarımız da boşalır.
Vücudumuzda hormon görevi gören vitaminin, melatonin (uyku hormonumuz) ve serotonin (mutluluk hormonumuz) salınımında da rol aldığı söyleniyor. Bununla birlikte, tüketilen D vitamininin vücudumuz tarafından kullanılıp kullanılamayacağı, diğer mikro besinleri tedarik etmemize de bağlıdır. Besinlerden aldığımız D vitamini, karaciğerimizde hormon aktif formuna dönüştürülür. Bu, diğer şeylerin yanı sıra yeterli magnezyuma ihtiyaç duyan enzimlerin yardımıyla yapılır. Sağlıklı bir beslenme yoluyla iyi bir mikro besin kaynağına dikkat ederseniz, değişken havalara da meydan vermemiş olursunuz.
Sessiz inflamasyon, yorgunluk sebebi olabilir
Vücudumuzda iltihaplanma varsa, genellikle kendimizi zayıf hissederiz ve çabuk yoruluruz. Her şeyden önce sağlıksız beslenme ve mevcut obezite, genellikle uzun süre fark edilmeyen sessiz iltihaplanmaya neden olur. Doktor, hastalar yorgunluktan şikayet ettiğinde, örneğin demir eksikliğini dışlamak için sıklıkla kan alır. Ancak sessiz iltihaplar, genellikle çok uzağa yayıldıklarında kanımızda iz bırakırlar.
Bunu önlemek mümkün mü?
Mümkün! Sessiz inflamasyon, vücudumuzu ve bağışıklık sistemimizi serbest radikallerle doldurduğu için güçlü olabilir. Ancak buna karşı koymak için, bol miktarda sebze, meyve, bitki ve kuruyemiş içeren antioksidanlar (C, E, A vitaminleri ve ayrıca selenyum ve çinko) açısından zengin bir beslenme oldukça faydalıdır. C vitamini, B6 vitamini ve B12, A vitamini, bakır, selenyum, çinko, folik asit, D vitamini ve demir, sessiz iltihaplanma sırasında bağışıklık sistemini destekler.
Yetersiz beslenme de yorgunluğun arkasındaki gizli sebep olabilir
Kalıcı yorgunluktan mustarip birçok kişi genellikle sağlıksız besleniyordur. Neden mi? Çünkü stres zamanlarında daha fazla şeker ve yağ tüketiriz; bize enerji sağlarlar, ancak neredeyse hiç mikro besin içermezler. Günlük beslenmemizde vitaminlerin, eser elementlerin, bitkisel proteinlerin ve sağlıklı yağ asitlerinin dengeli bir karışımına daha fazla dikkat edersek, vücudu ve metabolizmayı zorlamak yerine onlara yardımcı oluruz. Buna göre;
- Enerji metabolizmamız, performansımızı belirler. Enerji metabolizması enerji üretimine hizmet eder; C vitamini, B1, B2, B12, niasin, pantotenik asit, demir, biotin, iyot, magnezyum, bakır ve manganez gibi mikro besinlerden etkilenir.
- Daha fazla enerji ve daha az yorgunluk için, tümü yorgunluğu azaltan C vitamini, demir, folik asit, magnezyum, niasin, B2 vitamini, B12 vitamini ve B6 vitamini açısından zengin, sağlıklı ve dengeli bir beslenmeye ihtiyacımız var.
- Tam tahıl ürünleri, baklagiller, kabuklu yemişler ve tohumlardan elde edilen kompleks karbonhidratlar, kan şekeri seviyesini sabit tutar ve böylece günlük rutindeki enerji boşluklarını önler. Şeker, atıştırmalıklar, beyaz un ve açık renkli makarnalar kan şekerinin önce ani yükselmesine sonra hızla düşmesine neden olur. Sonuç, kendimizi yorgun hissediyoruz şekerli ve işlenmiş gıdalardan uzak durmalıyız.
“Karaciğer ağrısı” ve yorgunluk
“Karaciğer” ve “yaşam” oldukça yakından ilişkilidir. Natüropatlar için, yorgunluğun temel nedeni genellikle karaciğerde bulunur. Karaciğer içinde aynı anda yüzlerce işlem gerçekleşir; sadece alkolü parçalamakla kalmaz, aynı zamanda bizim için besinleri de parçalar, kanımızı filtreler, yağ sindirimi için önemlidir ve bağışıklık sisteminin yabancı hücreleri algılamasına yardımcı olur. En önemlisi de bir enerji merkezi görevi görür; bize glikoz sağlar ve ihtiyaç anında ondan yararlanabilmemiz için depolar. Ancak onları rahatsız eden aşırılıktır. Çok fazla şeker ve yağ ve düşük kalorili ancak besin değeri düşük yiyecekler yemek karaciğerde yağ birikmesine neden olur.
Yağlı karaciğer, doktorlar için tehlikeli ve sessiz bir hastalıktır ve birçok zayıf insanı da etkiler. Yorgunluk dışında uzun süre hiçbir belirti göstermez ki, bu onu bu kadar sinsi yapar. İşin iyi tarafı ise başka hiçbir organ karaciğer kadar rejeneratif kapasite göstermez. Temelinde bol miktarda sebze bulunan sağlıklı bir diyet, kepekli tahıllar, bitkilerden elde edilen acı maddeler ve iyi bitkisel yağlar karaciğerdeki yağ depolarını parçalayabilir.
Mitokondride bozulmuş enerji üretimi, kronik yorgunluğu tetikleyebilir
Tüm hücrelerimiz mitokondri adı verilen “enerji santralleri” ile donatılmıştır. Her bir hücrede 1000’den fazla vardır. Mitokondri her zamanki gibi çalışmıyorsa, bu vücuttaki enerji üretimini bozar. Sonuç ise kronik yorgunluk ve halsizliktir. Araştırmalar, oksidatif stresin mitokondriye zarar verdiğini gösteriyor. Oksidatif stresin ortaya çıkmasında ise diğer şeylerin yanı sıra, uyarıcılar, çevresel toksinler, iltihaplanma veya yetersiz beslenme rol oynar ve birçok hastalık için hızlandırıcı olarak kabul edilir. Dengeli, antioksidan açısından zengin bir beslenme ise bu duruma karşı mitokondriyi korur.
Çok az su tüketmek bizi zayıf hissettirir
Vücudunuzda yeterli sıvı yoksa, enerji eksikliğinizi hemen fark edersiniz. Sadece biraz susuz kalsak bile, besin taşınmasında ve hücre iletişiminde aksamalar meydana gelir. Tüm besin maddelerini hücrelerimize taşıyabilmek için yeterli su da önemlidir. Ayrıca kanımız kalınlaşarak vücudumuzun kanın vücutta taşınmasını zorlaştırır ve tükenmiş hissederiz.
Gün içinde yorgunsanız, bol bol kahve içmek gün boyu size yardımcı olacaktır. Ancak kahvenin sinir sistemimiz üzerinde doğrudan etkisi vardır. Çok fazla içersek, fiziksel bir zorlanmaya neden olur: sonuç taşikardi ve kramp olabilir, ancak uyanma etkisi kaybolur. Bu yüzden ölçülü bir şekilde tadını çıkarın. Günde üç ila dört fincan iyi tolere edilir.
Yeterince uykuya rağmen sürekli yorgun olmak
İyi bir uyku, günü enerji dolu geçirmek için önemli bir ön koşuldur. Ancak çoğu kişi, kendi vücuduna uygun saat kadar uyumaz. Bu noktada yedi ila sekiz saat iyi bir öneridir. Ancak uyku kalitesi de önemlidir. Akşam parlak ışık kaynaklarının derin uykumuzu bozduğu ve dolayısıyla uyku bozukluklarını tetiklediği kanıtlanmıştır.
Araştırmacılar, dinlendirici bir uyku için medya hijyenini öneriyor. Bunun için yatmadan bir saat önce akıllı telefonunuzu, dizüstü bilgisayarınızı ve televizyonunuzu kapatın ve akşamları oturma odasındaki ışığı kısın. Akşamları alkol veya çok yağlı yiyecekler de daha az derin uyumamıza ve daha sık uyanmamıza neden olacağından uzak durun.
Yorgunluk için bir tetikleyici; egzersiz eksikliği
Sürekli yorgun olduğunuzda çoğu zaman spor ve egzersiz için enerjiniz olmaz. Bir kısır döngü çünkü hareketsizlik uzun vadede bizi daha da yoruyor. Oysa egzersiz, hormonal dengemizdeki önemli haberci maddelerin salınımını etkiler. Tercihen temiz havada fiziksel olarak aktifsek, beynimiz bizi iyi bir ruh hali ile ödüllendirir, dolaşım ve metabolizma uyarılır. Memnun hissederiz ve daha fazla enerjimiz olur. Bunun için yorucu bir egzersiz gerekli değildir. Günde bir yürüyüş bile enerji depolarını yeniler.