Olumsuz deneyimler sonrasında iyileşmek ve kaygıyı yenmek mümkün
Hayat, kimi zaman şaşırtıcı sürprizlere kimi zaman da beklenmedik olumsuz olaylara ev sahipliği yapar. Yaşamın uzun döngüsü boyunca kötü denebilecek deneyimler, tarifi zor tecrübeler yaşayabiliriz ama iyileşmek ve geride bırakmak da doğamızda var. Elbette yaşadığımız olaylar karşısında acı duyabilir, üzülebilir, yas tutabilir, ağlayabilir, ağlarken bir anda gülebiliriz. Çünkü bizi biz yapan duygulardır ve her duygu yaşanmak için vardır.
Bu noktada bize düşen ruhsal sağlığımızı korumak için gerekli yolları keşfetmek ve ruhsal sorunların oluşmasını önlemede yapılması gerekenleri bilmektir. Bu yazımızda ülkemizde yaşanan ve hepimizi derinden etkileyen deprem sonrası görülebilecek ruhsal sağlık sorunlarını çözmenin yollarını elimizden geldiğince sizler için derledik.
Travma sonrası farklı duyu ve davranış biçimleri görülebilir
Yaşadığımız olumsuz tecrübeler sonrasında kişiler duygusal, zihinsel(bilişsel), fiziksel ve davranışsal olarak tepkiler gösterebilir. Üzüntü, öfke, suçluluk, kaygı, çaresizlik, şok, korku gibi birçok his ve davranış biçimi duygusal tepkiler arasındadır. Zihinsel tepkilere baktığımızda ise kişilerde dikkat dağınıklığı, olayı inkâr etmek, kabullenmeme, unutkanlık, kendini suçlama, travmayı tekrar yaşama gibi birçok davranış biçimi görülebilir. Fiziksel tepkiler, dışarıdan daha çok belli olur; genellikle kendini yorgunluk, mide bulantısı, nefes almakta zorlanma, çarpıntı, uykuya dalmakta zorlanmak şekilde gösterir. Davranışsal tepkilere baktığımızda ise hatırlatıcı uyaranlardan kaçma, ani tepkiler verme veya içe kapanıklık gözlemlenebilir. Burada belirtilen her davranış travma sonrası için takip edilmesi ve gözlenmesi gerekir.
Peki, bu davranışlar karşısında neler yapılabilir?
Farklı duyguları bir arada yaşamak travma sonrasında görülmesi muhtemel bir semptomdur bu noktada önemli olan yaralara sarmayı istemektir. Hepimiz, yaşadığımız bu elim olay karşısında etkilendik, kaygı bozukluğu içinde günlerimizi geçiriyoruz ama gelecek için iyileşmeyi bilmek önemlidir. Öncelikle şu unutulmamalıdır, zaman ilaç gibidir ve kaygılar azaldıkça belirtiler de yavaş yavaş azalacaktır.
Zaman geçerken yaraları sarmayı hızlandırmanın yolu ise bizi rahat hissettiren aktivitelere yönelmekten geçiyor. Bu süreçte kendimize zaman ayırmalı, yaşanan olaylar öncesinde neler yapıyorsak yapmaya devam etmeliyiz. Bazen durmayı bilmeli, çalışıyorsak kısa molalar vermeli, açık havada yürüyüşler yapmalı, sevdiklerimizle daha çok vakit geçirmeliyiz. Nefes egzersizleri yapmalı, basit gevşeme hareketleriyle kaygıyı yönetebilmeyi öğrenmeliyiz.
Sosyal desteğin gücüne inanın
Travmalar söz konusu olduğunda sosyal desteğin iyileştirici gücü yadsınamaz. Tam da bu sebeple ne hissediyorsak bunları içimize atmak yerine dostlarımızla, ailemizle paylaşmalı ve yüklerden kurtulmalıyız. Duygu paylaşımı zamanla hafiflemenize ve daha iyi hissetmenize yardımcı olacaktır. Eğer deprem sonrası kapalı alanlara girmek ve uzun süre bu alanlarda kalmak konusunda sorun yaşıyorsanız yine bu endişeyi dostlarınızla yapacağınız buluşmalarla aşabilirsiniz. Yanınızda size iyi gelen ve destek veren bir sevdiğinizle kapalı ortamlarda bulunabilir ve kaygının daha da büyümesinin önüne geçebilirsiniz.
Yaraları sarmak doğru yolu seçmekten geçiyor
Travma sonrası psikolojik ve fizyolojik etkiler karşısında yaşadığımız duygulardan hemen kurtulmak isteyebiliriz. Ancak bu durum karşısında kulaktan dolma bilgilerle yanlış yollara sapılmamalıdır. Öneri ile ilaç içmek, alkol ve sigara gibi kötü alışkanlıklar edinmek yapılması en yanlış olan davranışlardır. Bunun yerine yukarıda sıraladığımız önerileri uygulayabilir, hala bu duygularla baş edemediğinizi düşünüyorsanız mutlaka uzman bir hekime başvurabilir ve psikolojik danışmanlık alabilirsiniz.
Unutmayın, hayat uzun bir yolculuktur ve başımıza ne geleceğini kestiremeyebiliriz. Ama içimizdeki gücü kullanarak iyileşmek, yaraları sarmak, yarınlar için gülümseyebilmek bizim elimizdedir.