Sağlıklı beslenme alışkanlığı nasıl rutine dönüştürülür?
Yaşam kalitesini belirleyen temel dinamiklerin başında sağlıklı beslenme geliyor. Uzun zamandır doğru ve dengeli beslenme ile ilgili artan farkındalık düzeyi sayesinde bu konuda atılan adımlar da aynı paralellikte artıyor. Ama bir sorun var; doğru ve dengeli beslenmeyi alışkanlık haline getiren ve bunu bir rutine dönüştürenlerin sayısı hala dünyanın genelinde yayıldığında az. Bu durumun birçok sebebi var özellikle de yaşam bicimizinim giderek değişmesi ve dinamiklerin farklı alanlara yönelmesi sağlıklı beslenme alışkanlığı kazanmayı zorlaştırabiliyor.
Modern yaşamın keşmekeşi, telaşı, yoğunluğu ve yorgunluğu arasında insanlar hazır gıdalara yönelirken verilen sağlıklı beslenme kararları bozulabiliyor. Ancak bu tabloyu değiştirmek ve dikkat edilecek bazı ipuçlarıyla yeterli ve dengeli beslenmeyi hayatın olağan akışına dahil etmek mümkün. İşte, doğru ve dengeli beslenmeyi rutine dönüştürecek kısa bir yol haritası…
Bir liste hazırlayın, hatalardan ders çıkarın
Sağlıklı beslenmeyi alışkanlık haline getirmenin ve sağlıksız besinlerden uzak durmanın en kolay yolu, onları hayatımızın merkezine konumlandırmamaktır. Eğer kişi sürekli fast food tarzı besleniyor, işlenmiş, hazır paketli gıdaları tercih ediyor, öğün atlayıp bir de üstüne günlük su tüketimin altında kalıyorsa tüm bu hatalardan kurtulmak için önce bir liste yapmalı.
Yapılacak listede; nelerin eksik yapıldığı, hangi yanlış beslenme alışkanlıklarının sürekli devam ettiği gibi bilgiler bir bir ortaya çıkacaktır. Bu hatalardan ders çıkarmak içinse adım adım düzeltme yoluna gidilmeli. Örneğin az su içimi söz konusu ise günlük 2,5 litre su tüketimi için harekete geçilmeli. Su tüketimi alışkanlığa dönüştüğünde diğer maddeler uygulanmalıdır.
İlk zamanlar listedeki maddeleri gerçekleştirmek zor olabilir ancak zamanla atılan tik sayısının giderek arttığını göreceksiniz. Üstelik atılan her tik, bir diğer maddeye geçmek için sizi daha da motive edecek ve sağlıklı beslenme alışkanlığı kazanma yolculuğunuzda size destek olacaktır.
Glisemik indeksi düşük besinlere sofrada daha çok yer açın
Son zamanlarda glisemik indeksi düşük olan besin gruplarının bu kadar konuşulur olmasının arkasında haklı bir sebep yatıyor. Çünkü bir besinin glisemik indeksi artıkça kan şekeri seviyesi de aniden yükselip çok hızlı düşebiliyor. Bu durum açlık hissini artırırken daha fazla yeme isteğini de güçlendiriyor. İstikrarlı bir enerji seviyesi oluşturmak ve kan şekeri seviyesini optimum seviyede tutmak içinse devreye glisemik indeksi düşük olan besinler giriyor.
Bu besinler, enerji seviyesini uzun bir zamana, istikrarlı bir şekilde yayarken vücudun açlık döngüsünün de harekete geçmesini önlemeye yardımcı olur. Üstelik hastalık riskini düşürerek sağlığınızı korumaya da katkı sağlar. Bu sayede kişi, ani iştah yüksekliği karşısında kendisini buzdolabının önünde bir şeyler atıştırırken ya da telefonlarda yer alan uygulamalardan yemek söylerken bulmuyor.
Yavaş yemeği alışkanlık haline getirin
Bilindiği üzere, karnımızın doyması midemizle değil beynimizle alakalı. Üstelik doyma hissi, yemek yedikten 20 dakika sonra oluşuyor. Peki, bu durumda ne yapılmalı? Ne kadar hızlı yenirse o kadar çok yemek yenileceği için önemli olan beslenme süresini olabildiğince uzatmaktır.
Yavaş yiyerek ve daha fazla çiğneyerek porsiyonları daha kontrollü hale getirmek mümkün. Üstelik besinler çok daha fazla çiğnendiğinde sindirim sisteminin de yükünün azalacağı ve rahatlayacağı da unutulmamalı. Dolayısıyla fazla yemek yememek için olabildiğince uzun süre boyunca öğünü uzatmak en etkili yollardan biri!
Aç karnına alışverişe çıkmayın
Uzun vadede doğru ve dengeli bir beslenme alışkanlığı kazanılmak isteniyorsa eve giren besinlerin mutlaka dikkatli seçilmesi gerekiyor. Sağlıksız besinler ne kadar ulaşılabilir olursa o besinleri tüketme ihtimali de o kadar artıyor. Dolayısıyla market alışverişlerine giderken doğru tercihler yapmak ve market arabasını ihtiyacınız olandan daha fazla doldurmamak sağlıklı beslenme için kritik bir rol üstleniyor.
Alışveriş esnasında aç olmak ise paketleriyle cezbeden besinleri satın almayı kolaylaştırıyor. Bunu önlemek için alışverişe tok çıkmak çok önemli. Aynı zamanda ihtiyaç dışında kalan ürünleri almamak, yanlış besinlere yönelmemek için de gitmeden önce bir liste yapmak ve bu listeye sadık kalmak da hayat kurtarıcı olabiliyor.
Şekeri sınırlayın, işlenmiş besinlerden uzaklaşın
Sağlıklı beslenme kararını bozan temel sebeplerin başında taze yiyeceklerle ilgili ön yargılar geliyor, kişiler sağlıklı yiyecekleri lezzetsiz bulurken işlenmiş besinlerin iştah açıcı olduğunu düşünüyor. Ancak meyve ve sebzeler, taze yiyecekler, doğru pişirme teknikleri ve doğal baharatlarla birleştiğinde beslenme rutininin bir parçası olması kaçınılmaz oluyor. Ardından da farklı varyasyonlarıyla sofraların vazgeçilmez eşlikçisine dönüşüyor.
İşlenmiş gıdaların içeriklerini okudukça ise aslında besin açısından değil enerji açısından zengin olduğu fark ediliyor. İçeriğindeki bol şekerin hiçbir besin değeri taşımaması da kişilerin kararlarında etkili bir argümana dönüşebiliyor.
Bu noktada yapılması gereken vitamin ve mineral deposu olan besinleri, seveceğiniz forma dönüştürmek ve doğal olmayan şekerden uzak durmak. Şeker ihtiyacını nereden karşılayacağım diyenler içinse cevap çok basit; lezzetli meyveler ve süt ürünleri… Üstelik bu sayede hastalıklara karşı korunabilir özellikle de kalp hastalıkları riskinizi düşürebilirsiniz. Hem de aç kalmak zorunda olmadan!
Besin takviyeleriyle kendini motive edin
Bir alışkanlık kazanmak zordur, bunu devam ettirmekse daha zor. Bu noktada motive edici desteklerden yardım almak gerekebilir. Vücudun ihtiyaç duyduğu bazı besin maddelerini hem doğal yiyeceklerden almak hem de besin takviyeleri ile bu süreci güçlendirmek sağlıklı beslenme yolculuğuna keyif katabilir. İçeriğindeki mineral, vitaminlerle besin takviyeleri, vücudun sağlıklı işleyişine destek olarak doğru beslenme rutinini kolaylaştırabilir.